Edirne gibi küçük bir şehirde grafik tasarımcıysanız, büyük şehirlere nazaran reklam sektörünü gözlemlemeniz daha kolaydır.
Grafik tasarım ajansları, matbaalar, tabelacılar herkes “reklamınızı” yapar.
Ama reklam var “reklam” var.
Kartvizit tasarımı, logo tasarımı, kurumsal kimlik tasarımı, el ilanı tasarımı, afiş tasarımı, billboard tasarımı, araç giydirme tasarımı, ambalaj tasarımı, işyeri cephe tasarımı, tabela tasarımı vs. ne tasarımı yaparsanız yapın, grafik tasarımcıysanız eğer, sizin için en önemli şey doğru iletişimdir.
Öncelikle firmayı tanımanız ve istenilen tasarımı, “müşterinizin beğenisine” uygun olarak yapmanız gerekmektir.
Reklam bilinci maalesef kurumsallaşma aşamasını tamamlayamamış firmalarda çok düşüktür.
Hiçbir zaman hizmet vereceği kişilerin gözünden bakmayı düşünmeyen, grafik tasarımcı yerine, eşine, arkadaşlarına ve çocuklarına danışan işyeri sahipleriyle çok sık karşılaşırsınız.
İşyerinin tabelası ona göre çok güzel olabilir ama hizmet verdiği sektöre ne kadar uygun?
Çok güzel bir afiş tasarımı yaptırdığını düşünebilir ama renkler ne kadar uyumlu?
Gerçekten firmayı doğru yansıtabilmiş mi?
Bunlar çoğu zaman hiç düşünülmez bile…
Hep duyarsınız, “bizim tasarımımız dikkat çekici olsun”.
Yani bir müdahale eden olmasa, sektörel ayrımlar olmasa, bu reklam bilinciyle ortaya ahenk cümbüşü çıkardı. Muhteşem bir şehir planlaması olur, tüm tabelalar “kırmızı-beyaz” olurdu.
Yani reklam var reklam var…
Direksiyonun reklam bilinci tam olarak oluşmamış bir müşteride olduğu durumlarda, işini yapamayan grafik tasarımcı arkadaşlarımın sadece bir bilgisayar operatörüne dönüşmesi, ticaretin çark dişlilerinde sıkışmanın, basit fikirlere hapsolmanın resmidir. Oysa özgür olmaktır tasarlamak, kendi akıl dünyanın sonsuzluğunda derinlere dalıp, her seferinde bir farklı bakmaktır dünyaya.